Korkunun Popüler Kültürdeki Yeri ve The Haunting of Hill House

     Bu yazımda beraber korku duygusunun derinliklerine iniyoruz ve Netflix’in ilk korku dizisi The Haunting of Hill House'un ilk sezonunun değerlendirmesini yapıyoruz.

(Başlamadan önce, yazımdaki fotoğraflara dikkatlice bakmanızı öneririm. Öyle ki, ben diziyi izlerken farketmemiştim.)

"Hiçbir şey, korkudan daha korkunç değildir.''  Henry David Thoreau


     Korku, varoluştan beri süre gelen en baskın duygudur. Canlılık devam ettiği sürece korku duygusu da varolmaya devam edecektir. Farklı zamanlarda, farklı varlıklar tarafından, farklı olaylar neticesinde her zaman tek bir duygu ebediyen var olacak. Korku. Bu duygu asla gitmeyecek. Gücünden ve yıpratıcılığından bir damla kaybetmeyecek. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle, yarın da böyle olacak.

    Hissettiğimiz ve hissedebileceğimiz tüm duygular üzerine elimizin altında onlarca kitap, yüzlerce film ve binlerce de şarkı var. Günümüzde mutluluk, aşk, sevgi gibi güzel duygular neredeyse her eserde işleniyor. Ama korku öyle değildir. Zor bir duygu olduğundan her yazar onu kitabını yazamaz. Her yönetmen onun filmini çekemez. Her müzisyen onu besteleyemez. Özel bir duygudur. Her insanın içinde, derinliklerinde bir yerde korku duygusu hep olsa da, insan ortaya çıkan o korku eserini özümseyemez. Bu yüzden gerçek anlamdaki korkuyu alıcıya vermek çok zordur. Stephen King, H.P. Lovecraft, Edgar Allan Poe, James Wan ve Jordan Peele gibi ve daha birçok isim bu yüzden özeldir. İnsanın içinde daima yeri olacak o gerçek korkuyu alıcılarına çok iyi yansıtmışlardır.

     Ben, sanat eserlerinde eşlik ettiğimiz tüm kötü insanların içinde bir zamanlar güzel duyguların olduğuna inanıyorum. İnsanın içinde sakladığı duygularının bir beyazlığı vardır. İsteklerimiz, beklentilerimiz, hayallerimiz, yaşantılarımız … Yaşadıklarımız bizim içimizde yer alan tüm saf duyguları öldürebilir ve böylece içimizdeki beyazı kaybedebiliriz. Karanlıkta kalırız, hissizleşiriz ve boşluğa düşeriz. Tadını aldığımız her korku eserinde kötü insanlar bu karanlıktan kaçmaya, boşluktan çıkmaya çalışırlar ama bunu başaramazlar. Çünkü içlerinde hiç beyazlık kalmamıştır. Artık onlar için sadece karanlık vardır. İşte tam da bu yüzden her korkunun altında hissetiğimiz tüm duyguların izleri yer alır. Her korku anında kendi korkularımızı ve bu korkularımızın altında yatan anıları, duyguları, hisleri tekrar tekrar yaşarız.

     Gerçek korku işte böyledir. Bir zamanlar içinde iyilik yatan ama sonrasında boşlukta hissizleşen saf karanlıktır. Sizlere bugün gerçek korkuyu iliklerimize kadar işleyen, popüler kültürün zincirlerine bağlı kalmayan bir aile dramasından, The Haunting of Hill House’dan bahsedeceğim. İçinde Lovecraft karanlığının da olduğu, Stephen King vahşetinin de olduğu, Edgar Allan Poe’nun gizeminin de olduğu bir hikayeden, Tepedeki Ev’den…


     The Haunting of Hill House, klişelerden uzak kalmayı başarmış ve etrafımızda bulunan binlerce korku eserinin yıllanmış kalıplarından çıkmayı başarmış bir dizidir. Dizinin senaristi de, yönetmeni de, yapımcısı da tek bir kişi. Mike Flanagan

    Dizinin senaryosu aynı adlı kitabından esinlenerek yazılıyor. Kitapların film ve dizi uyarlamalarının kitaplar kadar yeterli vuruculuğa sahip olmadığını ve hikayenin büyük bir bölümünün kaybolduğunu savunan Mike Flanagan, tamamen kitap uyarlaması bir dizi yapmayı tercih etmemiş.

     Dizi müthiş bir senaryoya sahip. Hikaye anlatımı, sunumu son zamanlarda gördüklerimin en iyisi. Her bölüm aileyle daha fazla empati kuruyoruz, karakterleri benimsiyoruz ve ailenin yaşadığı korkuyu bizler de yaşıyoruz. Ortada üstüne katlayarak giden bir gizem ve aileye bağlılık var. Devam ettikçe derinleşen karakter yapıları ve çevre ilişkileri izleyiciye son derece akıcı ve etkileyici bir şekilde aktarılıyor. Sona yaklaştıkça bir yandan sır perdeleri aralanıyor ama aile hakkında daha fazla endişelenmeye başlıyoruz. Gerçek korku bizlere aktarılıyor. Biz izleyicilere yaşayan bir dünya bahşediliyor.

     Her bölüm birbiri ile bağlantılı. Her geçen bölüm hikayenin parçalarını yerlerine oturtuyoruz. Karakterlerin yaşantıları, ailenin geçmişi, bize sunulan tüm duygular dizinin her bölümünde giderek daha da büyüyor. Karakterlerin gelişimi, duyguları ve hisleri izleyiciye fazlasıyla geçiyor.

     The Haunting of Hill House’da gerçek korkunun hazzına varacaksınız. Özel bir aile üzerinden anlatılan bir hikayede, her yaşantı bizleri bir anımıza götürüyor. Hem izleyiciler, hem de karakterler duygusal olarak olaylar etkileniyorlar. The Haunting of Hill House bir korku dizisi olabilir ama bunun yanı sıra kesinlikle bir hayat dersi niteliğinde. Diziyi izlerken mutlu olacaksınız, üzüleceksiniz, ağlayacaksınız. Ama tüm bu duyguları yaşarken korkacaksınız. Endişe, hayal kırıklığı, umutsuzluk. Korkunun beraberinde getirdiği tüm bu duyguları Crain ailesi ile birlikte sizler de yaşayacaksınız.

     Dizide hikaye, ağır ağır ama sistematik bir şekil de işleniyor. Dizinin sonunda, korku duygusunun gerçekte nasıl bir duygu olduğunun farkına varıyorsunuz. Aile ile birlikte siz de gerçek korkuyu öğreniyorsunuz. 

     Tüm hissedilen duyguların ardında sadece tek bir gerçeklik vardır. Korku.



     The Haunting of Hill House'un ilk sezonu, korku türündeki bir yapıttan neler bekliyorsanız tüm beklentilerinizi fazlasıyla karşılayacak güce sahip.

     ‘’Akıl sağlığını yitiren Tepedeki Ev’de, içindeki karanlıkla dağa karşı ayakta duruyor. Yüz yıl önce de oradaydı, yüz yıl sonra da orada olacak. İçinde yükselen duvarları dik, tuğlaları düzenli ve zemini sağlam; kapıları sıkıca örtülü. Sessizlik, Tepedeki Ev’de taş ve ahşabın içine işlenmiş halde. Orada yürüyenler her neyse, beraber yürüyorlar.’’

     Korkularımızdan asla kaçamayız. Çünkü her zaman bizim yanımızdalardır. Korku yok olamaz. Çünkü korku içimizdedir. Korku bazen bir anımız olur, bazen de keşkelerimiz.

     Emin olun, korkuyu içimizde hissetmek, hissizlikten daha iyidir. Yaşayarak, görerek, anlayarak korkularımızla mücadele edebiliriz. Korkuyla yollarımızı ayıramayız ama anlaşabiliriz.


1,2,3,4,5,6,7


Şunlara bir göz atın;

https://www.youtube.com/watch?v=9cXLNMu88HU

https://www.youtube.com/watch?v=n2BqMhXxoMg

https://www.youtube.com/watch?v=uyzVw2JT4H0

https://www.youtube.com/watch?v=3yjJKEILj3w


https://www.youtube.com/watch?v=nYUH171bCTc




Mail: sametyapci@gmail.com

adreslerinden ve bu yazının yorumlar kısmından bana ulaşabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Sineması'nın Mücizesi, 7. Koğuştaki Mucize.

Avengers: Endgame ve Marvel Sinematik Evreni'nin dünü, bugünü ve yarını ...